Türkiye de ise reklam,19.YY'ın ortalarında görülmeye başlamıştır.Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olmamakla beraber,ekonomik ve ticari hareketlenmelere bağlı olarak gelişmiş ve günümüzdeki seviyesine gelmiştir..İlk reklamcılık ülkemizde de tellallar ve çığırtkanlar aracılığıyla başlamıştır.1840-1864 yılları arasında çıkartılan Ceride-i Havadis,satırı 10 kuruştan reklam almaktaydı.Türkiye'de reklamcılık Balkan Savaşı'ndan önce David Samanon tarafından başlatılmıştır.İlk ciddi reklam çalışması ise, 1944 yılında Eli Acıman tarafından kurulan Faal Reklam Ajansı çatısı altında,Koç Şirketi için hazırlanmıştır.Zamanla bu ajans adını Manajans olarak değiştirmiştir.
Okur-yazar oranı henüz %5 olan bir toplumda reklamcılar,Avrupalı ülkeler gibi davranmamışlar ve yaklaşık 20 yıl reklamların %90'ını sadece araba,ev,arsa gibi alanlarda yapmışlardır.Cerideciler,aynı dönemde ülkemizde ilk reklam acenteciliji görevini üstlenmişlerdir.Okuma yazma bilmeyenlerin azlığı ve gazetelerin ağdalı dili nedeniyle satış tirajları komik derecede düşüktü.Ceride-i Havadis 3 yılın sonunda 150 tiraja ulaşmıştı.Bu sayıya rağmen gazete 3,5 kuruşa satılıyordu ve ilan tarifelerinin satırı 3 ile 10 kuruş arasında değişiyordu.İlk ticari ilanlara Tercüman-ı Ahval gazetesinde 1864 yılında rastlanır.
Gerçek ilerleme ise,Abdülhamit'in saltanatı sırasında 1880'li yıllarda başlamıştır.Bugün promosyon adını verdiğimiz uygulama,ilk kez 1870 yılında "Hadika"(bahçe) dergisinin okuyucularına çiçek ve çiçek tohumları dağıtmasıyla başlamıştır.Abdülhamit döneminde reklamcılığın meslekleşmesi yolunda ciddi adımlar atılmıştır.
Dönemin mesleki açıdan yenilikleri şunlardır:
En önemli yenilikler ise,duvar ilanı uygulamasının yaygınlaşmaya başlamış olması oldu.
İlancılık mesleği konusunda gazetelerde en çok haber ve makaleye rastlanan 1880-1908 yıllarında. Amerikan türü sansasyona dayalı ilanlara bol bol övgü vardır. Ama asıl önemlisi, eskinin aksine yerli üretim ve hizmet ilanlarında büyük bir artışın görülmesidir.
1840 yılında ilk sayısında "İlanat" başlıklı sütunuyla Ceride-i Havadis Gazetesi yepyeni bir mesleği başlatmış oldu, ama tellallar aracılığıyla sürdürülen hem ticari hem de siyasi amaçlı "sözlü ilan" geleneği, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde de hala devam ediyordu. Türk Basınında ilk resimli ilan 1864 de Tercuman-ı Ahval'de iki gün üstüste yayımlanan Loton Ciznel müessesesine ait demir eşya ve makine reklamıdır.
MEŞRUTİYET DEVRİ:
1908 Meşrutiyetiyle gelen basın özgürlüğü, hakiki anlamıyla ilancılığın başlangıcım sağladı. Bu arada, bu alanda istikbal gören bir kaç müteşebbis faaliyete girişti ve 1909'da İlancılık Kollektif Şirketi kuruldu. Fakat sık sık batıp çıkan gazeteler ve birkaç yıl sonra patlayan Balkan ve l.Dünya Savaşlarının ekonomik hayatı felce uğratması basın özgürlüğünü ve Reklamcılığı duraklatmış, hatta eskisinden de geriye götürmüştür. Bu durum,Cumhuriyetin ilanına kadar sürdü.
CUMHURİYET VE SONRASI:
Dönemin en önemli gelişmesi. o zamana kadar bu alana tamamen yabancı kalan Ankara'nın ilanı keşfetmesi olmuştur. Milli Mücadele'nin merkezi olunca, Ankara'ya gelen Balkanlı Batı Anadolulu kadroların ihtiyaç duydukları eşyalar ve yaşam türü ilana başvurmayı zorunlu kıldı.
Bu oluşumun önemi, Ankara'nın Başkent oluşundan ve Cumhuriyet'in ilanından sonra, ülkenin yöneliminde alacağı etkenliğe bu alanda da hazırlanmış olmasındandır. Zaferden sonra yabancı kökenliler çekilirken yerli reklamcıların mesleği devam ettirecek bir düzeye erişmiş olması. özellikle 1920 sonlarında yeni Türk harflerine geçilmesinden sonraki açılışta aksamamanın sağlanmasına yardımcı olmuştur.
Aynı dönemde dünya ekonomik krizin bilmesi ile devletçi ekonomi politikalarına girilince, yoğun bir yerli malı kampanyası belirdi. Aynı zamanda Hancılıktan reklamcılığa geçişin mimarı ünlü grafikçi İhap Hulusi Görey, eserleriyle yepyeni bir döneni haşlattı. ünün, ya/ısı son derece ağırlığı çizimlerin oluşturduğu eserleri bir okul yaratmıştır.
O döneme kadar reklam yazarı yetişlirmemiş olan bu meslek, böylece uluslararası çapla bir sanatçıya kavuşarak İhap Hulusi'nin Avrupa'da da yayınlanmış pek çok eseri vardır asıl hedefi olan reklamcılığa geçmiş oldu. Bizdeki reklamcılığın tam meslek haline gelmesi II.Dünya Şavaşı'ndan sonradır.
Gazetecilik ve İlancılık 1924'ten itibaren tekrar gelişme yoluna girdi. Ford ve Bayer'in programlı ve sürekli reklamları hamlelere yol açmış, bunlardan örnek alan yerli firmaların da reklama önem vermesi basın mensuplarının yüzünü güldürmüştür. 1928'deki harf devrimi kısa bir duraklamaya sebebiyet vermişse de alışma devresinden sonraki ileri hareket başdöndürücü süratte olmuştur.
1928'de 50 bini bulmayan günlük tiraj 1936'da 150 bine erişmiştir.1938'de ilanın santimi 20-30 kuruştur, yılda 300 bin liralık ticari, 200 bin liralık resmi ilan yapılmakta,30 bin basan en yüksek tirajlı gazeteler ayda ortalama 3.000 liralık reklam geliri sağlamaktadır.ikinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yılda 200 bin liraya düşen reklam harcamaları 1942'den sonra süratle yükselmiştir. 1943'de 500 bin lira iken,1946'da 800 bin liraya çıkmış,1948'de 1.5 milyon,1951'de 3,1953'de 5, 1955'de 8.5 milyon liralık,hem de sadece ticari ilan yapılmıştır.Bunlara resmi ilanlar da katılınca artışın ne derece hızlı olduğu ortaya çıkar.Artışın nedenleri,bütün dünyadaki gibi,ekonomik gelişimin yanı sıra gazetelerin teknik yönden düzelmesi ve tirajların yükselmesidir. Nitekim 1945'de günde 150 bin olan tiraj,1955'de yarım milyonu geçmiştir.Reklam harcamaları 1957'de10,1959'da18 milyona ulaşmıştır.1981'de 200 milyona yakın bir tutardır.1955'in yarım milyon tirajına karşın 80'li yıllarda tek başına yarım milyona yaklaşan hatta geçen gazete tirajları mevcuttu.
Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki durgunluğun ardından 1919'da yeniden canlanma görüldü. Bu dönemde,özellikle hem acentelik artışına hem de sunuşta yeniliklere rastlıyoruz.Karikatürist ve mizahçı olmasının avantajıyla Sedat Simavi grafikerliğe yeni bir ufuk açtı.
Her ilanı değişik bir çerçeve içine yerleştirmenin yanı sıra,kadın resmini bolca kullanmakla da dikkatleri çekmeye çalıştı.Başlık ve metinlerde de vurucu olmaya özel dikkat gösterdi.
Bu devrede 1957 ile 1961 arasının reklamcılar için en karanlık yıllar olduğuna da değinmek gerekir. 27.11.1957 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Gazete ve Dergilere ilan verme hakkı sadece Resmi ilanlar Şirketi'ne tanınıyor,böylece ajanslar ve prodüktörlerin yayın organlarıyla doğrudan doğruya temas imkanı kalkmış oluyordu.Bunda o günkü hükümetin,düştüğü politik buhran içinde, özgür basını maddi zorlamalarla,kontrolüne alma amacı açıkça görülmektedir.Neyse ki bu durum uzun sürmedi 1960 devrimi ertesinde 7.1.1961 tarihinde yürürlüğe giren 195 sayılı kanunla Basın ilan Kurumu teşkil edildi ve sadece "Resmi ilanlar ve yabancı menşetli reklamlar bu kurum kanalıyla yayınlanabilir"kararıyla bütün ilan ve reklamlar serbest bırakıldı.